30 Ekim 2009 Cuma

=Diptekilere/Bilimsel Bişey!=

Sabahtan beri aynı şarkıyı dinlemekteyim.Ve gün ilerledikçe dibe çekilmekteyim.Tıpkı diğer diptekiler gibi konuşmak ya da anlatmak istemiyorum.Sadece gözyaşlarım aksa olmaz mı?Ağlasam sadece.Yine yaptılar,yine kalbimi kırıp acıttılar. Lar mı? Yoksa dı mı? Ne fark eder ki.Çok ileri gittim evet,çok sıktım.Ama sevgiden di.Saat 18.18'di... Zamana teşekkür etmeli mi?Yoksa eski dostları tek tek geçmişe mi gömmmeli?Yani öldürmeli mi ? Ben herkesi gömerim geçmişe,öldürürüm belki ama bi kişiyi asla öldüremem ki!Evet Ceyda! Adını anıyorum.Korkmuyorum kanatmaktan ruhumuÖldüremem ki onu...Şebnem hariç kimseyi bu denli kendimden geçercesine sevmemiştim.Bu yüzden gitmedi mi.Bu yüzden bırakmadı mı beni zaten.Diptekiler asla yukarı çıkamaz.Bunu unutmayın! Bakın bana.Bir kaç yıl önce ne kadar da kalabalıktı hayatım.Ceyda gitti,bütün dostlar gitti... Yine ıssızlaştım.Yo sorun etmiyorum ki ıssızlığımı.Tıpkı bir sarhoş gibi söyledim 'Hareket Vakti'ni,karanlık ve ıssız sokaklarda yalnızca yürürken... Gözlerim doluydu yaterince,ağlayabilirdim.Yapmadım. Saatlerce... Yol boyunca konuştum kendi kendime içimden. Ve canım puding istedi en çikolatalısından,çikolata değil puding! Almadım... İyide bundan size ne? Dengesizlik dedikleri bu olmalı işte! Depresif ve dengesi.Şu şarkı varya hani,sabahtan beri dinlediğim en can alıcı sözüde:

''Uyandığında onu ilk kim görecek''


Tanrıya '' bi daha yapmayacağım'' diye söz verme.Çünkü tutamazsın,günahlar işlenmek için vardır.Ne kadar günahkarsan o kadar olgunsundur.Günah işlemem deme! Gün gelir bir ten seni günahların en büyüğüne sürükler.Günahtan kaçış yoktur.Bir tene dokunmak aslında belki de hiç günah olmamıştır.Sen belki de günahkar bir azizesindir.Unutma! Her rahibe........... . Sorma.Tamamlamam.Düşün blursun elbet.İçinden geçen doğru cevaptır emin ol! Günahtan kaçış yoktur çocuk.Bir bebek doğarak en büyük günahı işler...


=Bilimsel Bişey=

Bugün size bişeyler anlatacağım.Hayır kendimle ilgili değil,korkmayın.Biraz bilimsel gibi sanki.Küçük bi soruyla konuya girmek istiyorum.Şuan Anima dinliyorum söylemeden geçemedim.Yazının sonuna Anima yorumunu ekliycem :)

Hiç bi insanın gözlerine baktınız mı?Özellikle karşı cinsten birinin gözlerine.Yalnız tam içine bakmalısınız,etrafına değil.Bilimsel araştırmalara göre iki insan birbirlerinin gözlerinin içine bakarlarsa bir kaç dakika aşık olurlarmış.Şimdi belki dersiniz,o zaman bizim her konuştuğumuz kişiye aşık olmamız gerekir diye.Ama öyle değil.Biz bir insanla konuşurken onun tam gözlerinin içine bakmayız.Yüzüne genel olarak bakarız.Farketmeden de olsa gözlerimizi kaçırırız hep.Korkarız göz göze gelmekten.Ben bizzat yaşadım.Sizde yaşadınız.Okuduğumda bende hadi canım demiştim.Sonra üzerinde biraz düşününce aslında doğru olabilir dedim.Sonuçta bilimsel bişey.Başımdan geçen bir betimlemeyi anlatıyorum:

''Ne güzel de gülümsedi öyle! Bir araba penceresinden gördüm onu.Duruyorduk biz,o geçiyordu karşıya. 'Aaa! Saçlara bak' dedim.Dayanamadım.öyle güzeldiler ki!Duydu.Gülmüsedi.Öyle güzeldi ki,tatlıydı gülüşü.Belki 20'dir yaşı elinde kitapları bir incecik oğlan.Kıvır kıvır saçları,tarçın tadında gülüşü.Uyurken kendimi buldum onu gördüğüm asfaltta.Ama... Ama burası orası,onu gördüğüm yer.Keşke fotoğrafının çekebilseydim.Sizde görmelisiniz bu gülüş başka.Kelimelerle anlatılmaz ki!Tekrar görmek umuduyla.Saçları,gülüşü.Rüzgarlar çıkarın onu karşıma!''

Gelelim Anima yorumuna:

''İyi...Dün sevginin dozunu kaçırdım yine.Bişeyler söylesem.Bi şarkı gibi... Ama nefesim yetmez.Anima harika yine de.Ruhuma göre sek içimlik.Gece ve sabahlık.Taze tütsü tadında,sandal ağacı kokulu,sanki biraz da tarçın...Dumanı karanlığı karışan...''

Gecenin bir köründe,karanlık saatlerde hani şu hiç sesin olmadığı.Aniden gözlerim açıldı.Zifiri karanlık her taraf.Ne görebilirim ki! Hiç... Yataktan kalktım aniden.İstemedim kalkmak istemdışı bir eylemdi...Yürüdüm istemsizce,kapı aralandı ve kendimi o dar,taş sokaklarda buldum.Havada kendimden geçiren bir koku...Hafif bir yan flüt sesi hissettim.Ayaklarım oraya gidiyordu.Sesi takip ettim.Taş sokaklarda yalın ayak yürüyordum,inceden bir rüzgar alıyordu saçlarımı ve gittikçe kuvvetleniyordu rüzgar.Ağzım da o bilindik kan tadı...Gittikçe yaklaştı ses ve kuvvetlendi rüzgar.Kanlar önce dudaklarıma taştı sonra dudaklarımdan aşağı,ellerim göğsüm kan...Ve sonra elbiseme bulşatı kan!Yaklaştım.Önce uzun çok uzun siyah saçlar gördüm.Sonra kırmızı kadifeden bir iskemlede oturan bir kadın.Rüzgar saçının tek bir telini bile kımıldatmıyordu...Kadın flüte can veriyordu...Elleri bembeyazdı...Siyah uzun elbisesiyle işte orada...Kanlarımı bulaştırdım boynuna ve etraf yine zifir...İşte yine aynı lanet oda.Sadece aptal bi rüyamı yani...Olamaz!Saat sabahın dördü olmuş bile.Uyanmışken tekrar uyumak mı! Hayur.Bu saatte ne güzeldir sokaklar,ıssızdır,ıslaktır.Yatamam bu yatakta,sokaklarla dans etmek için harika bir gece! Sabah karanlığının şehvetli laneti sizinle olsun ben gidiyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder