19 Temmuz 2010 Pazartesi

=Mutsuzluğumun Sebebi=

Mutsuzluğumun sebebini soruyorlar yüzüme bakanlar. 'hiç' diyorum. Mutluyum ben... Yalan söylüyorum. Ben niye mutsuzum? Güzel soru doğrusu ve bir o kadar da zor. Yanıt bilinmesine biliniyor ama yanıt öyle çok ki! Ve öylesine soyut ve belirsiz ki. Kendi sularımda yüzme vakti belki. Kimseyi görmeden kendi sularımda. Yanıt seçmek ateşi öpmek kadar imkansız belki. Ben ateşi öpmek isterdim. Ama ateş yakar dudaklarımı, öpülmez ki! Dudaklarını aralamak ve ellerine, o hayran oldğum parmaklara dokunmak kadar imkansız. Ateş'im olmasını istemek kadar heyecanlı, sarmaşığım olmasını dilemek kadar masum. Kendimi anlatmak zorlaşmış görmeyeli, anlatmayalı. Boşverin böyle daha iyi sıkılımamışmıydınız beni dinlemekten. Ateşim var benim içimde, hücrelerimde.

Yetenekli olabilirdim. Güzel olabilirdim bende. Arkadaşlarım olurdu, sokaklarda dolaşabilirdim. Güzel olurdum bende. Sevilirdim sadece. Katlanmazdı insanlar bana, severlerdi. Belki olurdu bunlar. Ama olmadı. En son ne zaman gerçekten güldüm ben? Ne zaman insanlarla oldum? Kim ağlar şimdi bana? Gereksizdim, önmesizdim ve sadece severdim. Sevgi verendim. Fazlaydım dünyada. Zavallılık bu olmalı! Kimsesizlik bu olmalı! Sokakları düşünürdüm geceleri, hiç dolaşamadığım ya da yalnızca dolaştığım.... İçine hiç giremediğim, girsemde yalnızlıktan oturamadığım cafeleri izlerdim. Kalabalık insanların olduğu yerlerdi oraları.

Ankara'nın bu soğuk yalnızlığında gözlerimde gördüğüm kendi yüzüm.
Bir kaç damla belki...
Dudaklarımdan çıkmaya hazır bir ad...
O'nun...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder