18 Ekim 2009 Pazar

=Dudaklarım Yanarken=

Boşluğun içinde bir masa gördüm.Sadece bir masa... Boşluk ve masa.Masanın üstünde bir kadehin içinde mavi bir şarap... Evet mavi...İçme arzusu duydum.Tutmadım kendimi.Kana kana içtimDoyana kadar...Doyamadım ama.Dudaklarım yandı sonra.Ama neden yandı ki?Şarap yüzünden mi?Hayır değil.Nedensiz bir yanma.Gözlerim kararıyor şimdi belki.Martı ve rüzgar sesleri..Keskin bir soğuk dolaşıyor ruhumda..Normal mi sence? Sence...Giderken pişmanlıktan korkardım ben...Şuan düşünmek bile istemem.Dudaklarım yanıyor daha da şiddetli..Acıtıcı...Dudaklarımı kesip atasım geliyor.Buzdan dudaklar,tenler var karşımda.Bastırıyorum dudaklarımı...Acısını alsınlar belki diye.Aldılar mı peki?Soruya yanıt yok.Hissediyorum...Soğuk dudaklarımın ta derininde dolaşıyor.Sanki esir gibiyim..Hafiften düşer gibiyim boşluğun içine,dengemi kaybediyorum.Artık belki de ayakta durmak için uğraşmıyorum.Uğurlu kolyemi boşluğa bırakıyorum...

''The Book Of Winds'den''
=Parfumeria Gal:South Wind,Madrid=
My lips are dyr walls
White-washed
Falling pink
ness
les mots
white wind.
Avemales sits
and in her sitting
becomes
what ı always wanted
to be
Heron
picking
Golden
fish
Smeared gold,
those
were
his hands,
heron
knitting
golden
dreams
I am your greatest love
But you will never know it.
Pray for the weak,amen...
=İki El Nispet yaparcasına=
İki el.Birleşmiş,parmakları içiçe geçmiş iki el.Sanki hiç ayrılmaz gibi..Bu ellerden o kadar çok var ki sokaklarda bu sıralar.Sanki nispet yaparcasına,acımasızca birleşmiş eller.Güzeller ve çirkinler.Birbirine karışan kadın ve erkek kokuları...Birbirine karışan tenler,ne olursa olsun hepsi güzeller işte!Özenilesi hayatların,ellerin,tenlerin,kokuların ve dudakların.Karanlık şehirlerin sisli hayatları,güzel kadınları,sevilesi erkekleri ve iç acıtan gülümsemeler,öpüşler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder