Bir kadın portresi daha çizmek istiyor gibi ruhum. Boyalarla değil, harflerle, kelimelerle, bilirsiniz hep kelimelerle çizerim ben. Betimlemeleri severim. Kadınları sevdiğim gibi! Bir porte çizelim yalın kelimelerle ve bir hikaye kuralım daha sonra üzerine, suya inşa eder gibi...
'' Adı şimdili sırdı onun... Adı şimdilik sır. Bulutlu sabahıma renk katan, beni renksizliğimden, donukluğumdan çıkaran kadını gördüğümde garipsedim içimi. Hava kadar bulanıklaştı, o berrak sandığım ruhum. Buruldu midem. Kesif ve keskin kokusun duyduğumda ayaklarım tutmadı bir an. Yanımda öylece oturan kadını süzdüm hayretle. 19'luk kadını... Gri bir hırka, kapşonlu üstelik! Hırkanın altında neşeli bir pazar günü sabahı yeşili bir t-shirt, siyah düşük bel jean. İzledim onu, farketti beni, baktı, önce donuk, sonra canlı ve parlak. Sabahıma neşe kattı soğuk mavi gözlerinde ki parıltı. Usulca indirdi kapşonunu. Saçları kısacık, saçları rengarenkti. Gökkuşağı misali... Adını bilmiyordu beynim, ama ruhum çoktan ismini armağan etmişti ona.. 'Gökkuşağı Kadını...' Konuştu benimle sonrai 'merhaba' oldu ilk sözü 'nasılsınız bu sabah' afalladım, aüzımda öylesine geveledim kelimeleri. Gülümsedi. Sesi olabildince naifti, ılık bir sabah rüzgarı gibi... Adını sormaya dilim varmadı, korktum belki. Ya büyüsünü bozarsam diye korktum. İçimi okudu sanki gözlerimden. Elmayra. dedi. ... Adım bu. Gülümsedim. Elmayra! dedim. Adımı sormadı, söylemeye gerek duymadım. Nasılsa seslenmeye ihtiyacı olmazdı, dokunsa yeter. Gözlerinin ıslak olduğunu fark ettim. Ağlamış mıydı Elmayra? Konuşmamıza gerek kalmıyordu. Gözlerimden okuyordu büyülü kadın(ım). Donuktu sesi, kelimeler dökülmeye başladı usulca dudaklarından. Hiç birini yere düşürmedim. İçime hapsettim. Uzaklarda bir sevgilisi varmış. Elmayra tanımıyormuş onu. Öylece beklemiş yıllarca o'nu. Kimdir bilmeden... Öyle özlemiş ki o hiç tanımadığı bedeni, ona has kokuyu.... Öylesine saklamış ki ruhunda ruhunu. Elmayra çok sevmiş, seviyormuş... Elmayra su yüzüne çıkmamış bir gizem! Aniden dudaklarından dökülen kelimeler yerine bir şarkı dökülüyor. 'Hey You' Pink Floyd... Tatlı tatlı söylüyor ama belli ki sözleri kanlı! Saçlarında gezdiriyorum ellerimi, o kısacık gözkuşağı gibi rengarenk saçlarında. Kokusunu çekiyorum ruhumun damarlarına... Dudaklarına dokunuyorum sanki mühür vurur gibi. Lal olsun istiyorum dili. Dudaklarında dolaşan ellerimi seviyor, elleri soğuk, yumuşak ellerim. Elmayra kalkıyor yanımdan. Belli ki hoşçakal diyor gözleri. Az sonra dili de uyacak kurala. Kalkarken açılan belinden bembeyaz tenini görüyorum. Ürperiyor içim. Kalkıyorum. Dudağının kenarından öpüyorum. Sarılıyor, iyi ki vardın gibilerinden. Kalkıyor. Hırkasını bırakıyor bana, kokusuyla. Usulca gidiyor Elmayra... Hayatımdan... Birkaç damla yaş gözlerimde!'
Uzun bir portre oldu ama sindi içime. Ruhdaşlıkla kalın. Seviyorum ben sizi. I will always love you...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder