Çocukken kulağıma çalınıp, oraya yerleşen şarkıları şimdilerde yavaş yavaş yerleştikleri yerden çıkarmaya başladım. Bazen bir kitap, bazen bir film, bazense bir adam sebepli ihtiyaçlardan… Bazen aniden bilmediğim bir yerden duyup, özlemle sarılmışlıklarımı da inkâr etmemeli.
Yeni Türkü, Ezginin Günlüğü, Zülfü Livaneli… İşte hep böyle şarkılardan…
Küçücüktüm, parka gitmek üzereyken, babam beni durdurmuştu. Israrla bir şarkı dinletmeye çabalıyordu.
-Bak ne kadar güzel. Bi’ kere dinle lütfen. Diyordu. Israrla reddediyordum. Hayır, ben dinlemem onu diyordum. Dinletmeye çabaladığı şey ‘’Ezginin Günlüğü’’nden başkası değildi!.
Uzun yolculuklarımız olurdu eskiden Kayseri’ye. Anneannem ve dedem hayattayken… Yolun sonuna doğru –Ürgüp taraflarında- ki çoğunlukla gecenin on ikiyi bulduğu saatlerde, Zülfü Livaneli yankılanırdı arabada… Bir Nâzım şiiri olan Saat Dört Yoksun, Cüceler, Sevda Değil… Yarı uykulu yarı uyanık dinlerdim.
Bazen acılar da işe yarıyor işte…
Ah… Ve Yeni Türkü elbet… En çok anne mirası olan onlar sanırım. En çok içime işleyen… Kan yoluyla bana geçen…
Aslında yeniden sevdiren sadece ve sadece tek bir adam!
‘’ O kadar sevdim ki resmini
İşte bugün konuştu benle
Yorulmuştum çalışmaktan
Karda uzun yürüdük senle
Geceleri resmine baktım olanları anlattım
Seni bir görsem diye diye
Uyudum yağmurun sesiyle
O kadar sevdim ki resmini
Biliyorum görünce beni hep tanıyordum diyeceksin
Rüyalarımda hep sen vardın
Hep tanıyordum diyeceksin
Okuduğum her cümlede
Konuştuğum her insanda
Gördüğüm her güzellikte
Sende varsın
Sen hep varsın!’’
İşte o adamla yeniden, işte ilk bu şarkıyla yeniden, sanki hiç sevmemiş gibi yeniden sevdim. Gözlerim dolarak, gülümsemekten yanaklarım ağrıyarak…
Teker teker tüm şarkılarda bana dokunan bir yer keşfettim. Yabancı değildi hiç bu ezgiler. Dünyada duyduğum ilk ses gibiydi… Gözlerim açtığım ilk tını! Yağmurda, sabahtan, gün batımında, kederli, mutlu, huzurlu, özlem dolu… Her anımda… Ve zamanla o adamın yokluğunda da sevdiğimi fark ettim. Belki de yokluğunu doldurdum Yeni Türkü’yle… Soğuktan titreyen bir bardağa, sıcacık çayı doldurur gibi!
Yeni Türkü İzmir’e geliyor! İçim bayram yeri. Nasıl bir gitmek arzusudur Tanrı’m bu? Ah bir de Yeni Türkü’yü bana sevdiren adamla izleme umudu olsa! Başka ne isterim ki?
24.12.2012
11.52
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder