17 Mart 2013 Pazar

=Bir Dosta Veda=


Biricik Samish,

Sana daha önce kaç mektup yazdığımı saymadım. Lâkin bu yazdığım, sana yazdığım son mektup… Kesin ve net.

Kesin ve net çünkü; dile dökülmeyen bir vedayı dillendirmek adına yazıyorum bu mektubu sana. Veda diyorum çünkü, gitmem gerek… Gitmeden önce de, minik bir özet ve sonuç…

Kaç yılındaydı? –Sanki yıllar olmuş gibi- 2011 yazı. Hatta tam da Haziran’ın on yedisi. Yani doğum günümde, koca bir günün son hediyesi olarak hayatıma resmen giriş yaptın. Bilemezdim, benim en iyi arkadaşım olacağını… Yeri geldiğinde abi, bazen baba ve en çok da arkadaş… Bu üç kavramın toplamıydın işte ve ardında yükselen adı konulmaz bir bağ… Sağ omzumdaki melek gibi yani…

Üzüldüm, sana koştum. Sevindim, ilk sana anlattım. Kafam karıştı, sen yol gösterdin. Zıtlaşmadık mı? Zıtlaştık elbet…

Din, siyaset… Umursamadık lâkin… Sen değil ama ben bazen kırdım belki kalbini yahut kızdırdım. Sineye çektin. Çünkü babaydın o zamanlar…

Birlikte ağladık, birlikte güldük, ara sıra takıştık, zıtlaştık ama yine de iyi ki tanımıştık birbirimizi.

Herkes gider derdim de Samish kalırdı… Meğer baştan yanılmışım… Hayatımın sonuna kadar yanımda olacağını sanırken, her şeyin bir ömrü olduğunu unutuvermişim… Derken, bir de bakmışım ki, ölüvermiş ne varsa… Gitme vaktim gelmiş…

Çok üzülüyorum lâkin gitmek zorundayım. Mutluluğun için… Ve hayır, kimseye kızgın değilim. Sana zaten kızamam, kaldı ki asla M.’ye de… Çünkü o haklı.

Sen benim en en en, hayatımda tanıdığım en iyi, en mükemmel arkadaşımdın… Bense senin en kötü arkadaşın… Yalan yok…

Bu yüzdendir ki gitme vakti geldi. Biliyorum, sen git diyemezdin. Ben yapmalıydım.

Hoşça kal benim en iyi arkadaşım…

Bazen baba, bazen abi ve en çok da arkadaşım olduğun;

Beni koruyup kolladığın,

Düşündüğün, benim için üzüldüğün ve yüzüm güldürmek için harcadığın tüm çabalara sonsuz teşekkür ederim.

Ne yapsam hakkını ödeyemem…

Hayatın boyunca tüm mutluluklar senin olsun, Tanrı seni korusun…

Sevgiler…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder