Nerden başlasam bilmiyorum. Karnım aç ve git gide
kırılıyorum biraz daha. Günden güne eriyorum adeta. İçimi kemiriyor,
sevgisizlik sancısı. Büyümenin yan etkileri bunlar belki. Kirlenmenin
belirtileri… Günden güne daha da siyaha boyanıyorum. Dibe çöküyorum. Düştükçe
ellerimi uzatıyorum yukarda kalanlara. Umutla bakıyorum gözbebeklerine,
ellerini uzatmalarını beklerken, onlar bedenime dokunuyorlar. Canımı
yakıyorlar, umursamıyorlar. Sahte, iğrenç öpücükler konduruyorlar dudaklarıma.
İtmek istiyorum onları lâkin ‘hayır demeyi bilmiyorum.’ Yeniliyorum. Çarparak
düşüyorum yere. Arkalarına bakmadan çekip gidiyorlar. Bilmiyorlar beni, duymak
istemediklerinden belki. Ve öylesine biri oluveriyorum. Ne zaman düşsem,
sarılacak birin arıyorum. Sev beni. Sarıl bana. Yanaklarıma dokun. Kimseye
verme beni. Koru. Duymuyor ya da ben söyleyemiyorum. Kim bilir?
Adam, çok güzel gülüyor. Oysaki o da acıtıyor. Yukarı çekmek
yerine, aslında o da dokunmak istiyor. Umursamıyorum. Her ne şekilde olursa
olsun tek bir adam her şeydir. Hele bir de dünyanın en güzel gülen…
Sus kadın!
Gözlerini kapat ve hayal kur:
‘’Ne kadar da seviyor senin yüzünü. Elleri ne de güzel.
Nasıl da güzel kavrıyor o eller yüzünü, kırmaktan korkarak. Nasıl da sarılıp
bağrına basıyor seni. İçinde canını yakmanın korkusuyla ve ne güzel de gülüyor!’’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder