28 Ağustos 2011 Pazar

=Nathaniel & Aimee=

Lanet kalemimi elime alıp yazmam gerekti. Nathaniel ve Aimee'yi. Evet, gayette yine bir hikaye... Canın cehenneme demeden önce... Hı? Canın cehenneme diyebilir misin ona? Hiç sanmam... Sende bi'şey var. Paranoyaklığım kanıma karıştı. Yanıltmak ister misin beni? Yanıltmak istersen burdayım biliyorsun... Nathaniel ve Aimee'ye gelirsek. Şimdi biraz toparlanın ve kendinizi dinlemeye hazır hissedin...
''Poposuna kadar uzanan günü batımı turuncusu saçları iki yandan örülüydü. Bu ona şirinlikten çok masum bir çekicilik veriyordu. -Çekiciliğin masumu olur mu? orası tartışılır- Mor, paçaları dar dizden yukarısı bol bir pantalon üzerine koyu yeşil askılı, göğüslerini hafifçe belli eden bir bluz giyiyordu. Ayaklarındaysa süet, kırmızı ayakkabılar vardı. Bu haliyle gökkuşağını andırıyordu. Gözleri mi? Elaydı. Harika resimler yapardı ve genelde yalınayaktı... Hissetmeyi seviyordu çünkü, herbir şeyi... Nathaniel'i sorarsanız. Heykeltraştı. Kısa kıvırcık saçları vardı kumral ve pis sakallıydı. Salaş takılıdı. Üzerinde turuncu yıpranmış bir t-shirt altınaysa petrol yeşili bol bir pantalon giyiyordu. Harika lir çalardı. Aimee'yse flütüyle ona eşlik ederdi. Beatles ve Floyd dinleyerek dünyayı dolaşırlardı. Dinleri yoktu. Doğaya tapar Tanrı'yı tanırlardı. Herkes onları 'sevgili' sansada aralarında asla aşk yoktu. Olmadı. İnsanların bir türlü kabullenmediği, bir kalıba oturtamadığı gari bir ilişkileri vardı. Çok garip bir çekim. 'Sadece' arkadaş'tılar. Belki de ruhani bir dostluktu onlarınki. Kanlarında aşk olmasa sa aşkla sevişirlerdi. Her gece birbirlerine açık olup sabaha yakın ayılır, unuturlardı.

Devam Edebilmesi Muhtemel Tabii...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder