6 Kasım 2011 Pazar

=Destina'nın Renkleri=

Sanat sever misiniz? yoksa boş şeyler deyip geçer misiniz? Eğer 'boş şey'cilerdenseniz ne yazık size. Her neyse neyse ne!
Destina ve ben, sanatı iliklerimizde hissedercesine seviyoruz. Bu yazıya başlama nedenimse Destina'nın sanat tutkusunun sonucu olan 'Destina'nın Renkleri Kordon Boyu'ndadan bahsetmek.
Destina benim arkadaşım, ressam ve falcı... Yıllar önce 'Kızlar Ağası Hanı'nda tanışmıştık. Samimiyetimiz ilerledikçe onun başka başka yüzleriyle tanıştım. Mesela ressam yüzüyle... Yıllardır resimler yaparmış, gördüğü hayallediği her şeyi, yüzleri, yolları, insanları çizermiş. Pek kimse de bilmezmiş bu yüzünü Destina'nın. Kendine, sadece kendine çizermiş. Ama bana göre sadece kendine çizmesi insanlar için büyük bir kayıp. Herkes görmeli fırçasından tuvaline akıttığı renkleri, ruhları. Mahremiyet güzel şey de yine de.. Destina'nın renkleri saklı kalmamalıydı. İşte sırf bu yüzden bu kadını tüm cesaretimi toplayarak ikna ettim.
Ah ne kadar güzeldi her şey...
-Dediler ki, bu ülkede hiç kimse adı sanı bilinmedik bir kadının sergisine gelmez.
-Dediler ki, saçma... Susun dedim ısrarla ve istemedim kapalı, fazla resmi sergi salonlarını. Destina'yla içimizi ferahlatmak için kaçtığımız gizli köşeyi - tamam, gizli değil yani bize göre gizli- Kordon Boyu'nu seçtim sergi için. Özenle eledim davetlileri... Sadece ruhuyla hissedebilenler olsun istedim, iliklerine çekebilsinler diye.. Ankara'dan Barış ve Özge geldi. Bilmediğim bir köşeden Aquila ve kızı Shive... Azerbaycan'dan Good Omen. Bursa'dan Aylin, İstanbul'dan Sami, Paul... Sevgili Ceyda Celepoğlu bize çektiği fotoğraflarla Norrda Shine ise o harika heykelleriyle eşlik etti.
Şarabın yoğun kırmızılığındaki çello tınıları, böğürtlen tadında flüt sesleri, şampanya ışığı kıvamındaki arp tonları yankılanıyordu çimenlerde ve adeta dalgalarla yarışır gibiydiler. Tüm bu ses harmonisine kaldırımda başlayp çimlerde son bulan topuk sesleri ekleniyordu.
Tek tük kahkahalar ve hiç durmayan uğultunun arasından Destina çıkageldi. Öyle güzeldi ki!! Kırmızıya çalan kızıl saçları dümdüzdü ve beline kadar uzanıyordu. Gece mavisine bürünmüştü. Ayaklarındaki siyah ayakkabılarıyla gecenin karanlık tarafını taşımayı ihmal etmiyordu. O meşhur 'peace' kolyesi her zaman ki yerinden bana gülümsüyordu.
Destina insanların, onların konuşmalarının, kıyıya vuran dalga seslerinin arasından geçti. Bana doğru geliyordu yüzündeki o gizemli ve insanın içini huzurla donduran gülümsemesiyle. Narin parmakları şarap dolu bir kadeh taşıyordu. Yanıma ulaştığında ilk işi kulağıma eğilip heyecanını dile getirmek oldu. Ellerini tuttum, sıktım :) Heyecanını tüm vücuduyla yaşıyordu. Aldım onu Ceyda'nın yanına götürdüm, tam da umduğum gibi Ceyda o harika enerjisini onunla paylaşarak hemen sakinleştirdi. Onu orada bırakarak bu muhteşem serginin en büyük eksiğini giderdim. Sergi alanının etrafını mumlarla çevirdim. Sonra kenara çekilip öylece izledim... Destina'nın tablolarına bakar gibi... Tek tek inceledim insanları yeni yeni hayatlar çizdim kafamda benzer yönlere açılan. 'Kayıp' portresinin önünde upuzun eteklerinin yerleri süpürmesine aldırmadan keyifle ve derin bier hazla pipo içen yeşil saçlı kadını imgeledim, kadının belini kavrayan adamı sonra... Köşe başında denizi izleyen melon şapkalı adamın gözlerindeki hayranlıktan bir parça kopardım. Norrda'nın kadehinden bir yudum aldım, kokusuyla sermestkeşliğe erişirken... Saatler öyle bir geçti ki... Herkes giderken hepimizin damarlarındaki mutluluk enerjisi suyunu çekmişti. Yinede izin vermedik hüznün bizi kollarına almasına. Norrda ve Ceyda'yı da alıp Destina'yla tanıştığımız o restorana attık kendimizi. Yine içmeler, kadeh sesleri, kadehlerde farklı tonlardaki ruj izleri ve gülüşmelerle nokta koyduk o güne...
Geriye kalanların ardına düşmek isterseniz şayet, geride sadece Destina'nın Kordon'a saçılmış renkleri kaldı... Birde buruşturulmuş bir kağıt öylesine...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder