8 Ağustos 2012 Çarşamba

=Sigara İçme Sanatı=

      
Bugün fotoğrafına bakmadım bir kez daha. Hayır bugün değil!

Oturdum pencere pervazına, gün doğmamıştı daha. Loştu odam. Bi’ sigara yaktım. Şu koca hayattaki üçüncü sigaramdı…. Kırk yılda bir olanlardan. Yakmadan şöyle bir süzdüm, kısık gözlerle. Güzel bi kadını ölüme uğurlamak gibiydi… Parmaklarımla sardım onu. Dudaklarıma sıkıştırdım. Yaktım sonra, gazı bitmiş bir çakmağın son dem, titrek aleviyle. Derin bir nefes, hayatı alır gibi hücrelerime… Ardından bir tomar duman… Güzel kadına yakılan ağıt misali….

Gözlerimi yumdum ve içimi yokladım. Acıyan yerlerim duruyordu. Sigara değil miydi acının yegane ilacı? Madem öyle neden hala bi’şey yapmıyordu? Niçin etki etmek için kılını kımıldatmıyordu? Düpe düz bas bas bağırıyordu ’ İnsanlar yalan söylüyor’ diye.

İnsanlar korkak, itiraf edemiyorlar da bana mahkum olduklarını suçu acıya atıyorlar. Oysa acının da bi’ suçu yok ki! Beni deli gibi istiyorlar ama bunu söylemek yemiyor, sığmıyor erkekliğe, onlar da acılarının arkasına saklanıp bile bile benim kollarımda ölmeye yatıyorlar. Çünkü aslında hiçbiri istemiyor yaşamayı, hepsi bıkkın…

Doğru söylüyordu sigara… Sigara içmek bir sanat mıydı yoksa? Ölümcül bir sanat… Yetenek gerektirmeyen. Esinsiz… Acı gerektiren… Göz yaşartan, rakıyla, kahveyle iyi giden, keşfedilmemiş lakin habersizce yıllardan beri varolan bir sanat!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder